Haberler
Medrese Davutpaşa'da Divan Sohbetleri: Kadın Şairlik Geleneğinden Yûsufî Aşka Uzanan Bir Okuma
Divan edebiyatının çoğu zaman erkek şairlerle özdeşleştirilen yüzünün ötesinde, kadın şairlerin edebî katkılarını ve şiirin filizlendiği mahfil kültürünü merkeze alan Divan Sohbetleri, bu buluşmada Yûsuf ve Züleyha kıssasının aşk anlayışımıza bıraktığı izleri yeniden ele aldı.
18 Kasım 2025
Fatih Belediyesi’nin kültür-sanat alanındaki düzenli programlarından Divan Sohbetleri, Medrese Davutpaşa’nın tarihî atmosferinde bu kez hem kadın şairlik geleneğine hem de klasik aşk tasavvuruna uzanan geniş bir çerçeve sundu. Divan edebiyatı çoğunlukla erkek şairlerin ve saray çevrelerinin oluşturduğu bir gelenek olarak düşünülse de, Mihrî Hatun’dan Fitnat Hanım’a, Leylâ Hanım’dan Şeref Hanım’a uzanan kadın şairlik çizgisi ve şiirin beslendiği mahfil-meclis kültürü bu algıyı çok daha zengin bir arka planla tamamlıyor. Saray, konak, tekke ve sohbet halkaları yalnızca metinlerin değil, aynı zamanda edebî muhitlerin ve himaye ilişkilerinin oluştuğu alanlar olarak şiirin toplumsal zeminini oluşturuyor.
Bu çerçevede gerçekleştirilen buluşmada Dr. Neslihan Dokumacı, “Yûsufî Aşktan Yûsufî Şiire (Yûsuf ve Züleyha)” başlıklı konuşmasıyla klasik edebiyatımızda aşkın merkezî konumunu değerlendirdi. Kadın şairlerin üretim biçimleri, şiirin dolaşıma girdiği sosyal alanlar ve edebî çevrelerin kültürel dokusu üzerine yapılan giriş bölümünün ardından, Yûsuf ve Züleyha anlatısının divan şiirindeki yankıları örneklerle ele alındı.
Dr. Dokumacı konuşmasına şu sözlerle başladı:
“Klasik edebiyatımız aşkı yalnızca konu edinmedi; metinlerini de aşkla kurdu. Bu sebeple divan şiirini anlamak, aşkın hem mecazî hem de hakikî yönlerini kavramaktan geçer.”
Konuşmada, Kur’an-ı Kerim’de yer alan Yûsuf kıssasının edebiyatımıza kazandırdığı çok yönlü anlam alanı detaylı biçimde incelendi. Rüyayla açılan, kuyu ve zindanla derinleşen, Züleyha’nın kemale eren aşkıyla tamamlanan bu hikâyenin; şairler için hem bireysel hem de tasavvufî okumaları mümkün kılan güçlü bir kaynak olduğu vurgulandı. Yüzyıllar boyunca mesnevilerde yeniden hayat bulan Yûsuf ve Züleyha anlatısı, klasik şiirin aşkı hem insanî hem de hakikate yönelen bir arayış olarak kurduğuna işaret eden örneklerle ele alındı.
Programda yalnızca edebî üretim biçimleri değil, aynı zamanda tasavvufî düşüncenin aşk kavramına yüklediği anlam da değerlendirildi. Yûsuf’un hikâyesi, mecazdan hakikate doğru ilerleyen bir yolculuğun sembolü olarak yorumlanırken, divan şairlerinin bu sembolik dili nasıl yeniden işlediğine dair örnekler paylaşıldı.
Söyleşinin ardından düzenlenen soru–cevap bölümünde katılımcılar; klasik şiirde aşkın bireysel, toplumsal ve manevi yönleri üzerine sorular yöneltti. Aşkın insanı dönüştüren yapısı, şairlerin bu dönüşümü nasıl yorumladığı ve edebiyatın kültürel hafızayı nasıl taşıdığı üzerine değerlendirmeler yapıldı.
Medrese Davutpaşa’nın tarihî atmosferinde gerçekleşen buluşma, katılımcılar için yalnızca edebiyat tarihine bir yolculuk değil; aynı zamanda kadın şairlerin görünürlüğünü, mahfil kültürünün toplumsal dokusunu ve klasik edebiyatın çok katmanlı aşk anlayışını bir arada düşünme imkânı sundu.
Fatih Belediyesi’nin Divan Sohbetleri serisi, klasik metinlerin günümüzle kurduğu bağı yeni başlıklarla sürdürmeye devam edecek. Katılımcılar, önümüzdeki dönemde hem edebî hem düşünsel açıdan yeni tartışma alanlarıyla buluşacak.


